Parkta yürüyordum ve bir kadın
gördüm. Çantasından bir defter düşürdü. Gidip aldım. Arkasından seslendim;
fakat kulakları ağır işitiyor galiba, duymadı... Merakıma yenik düştüm. Açtım
bir sayfasını ve okumaya başladım.
29 Mayıs Perşembe
Aynanın karşısına geçmiş kendime
bakıyordum. Artık son kontrolleri yapmalıydım. Saçlar... tamam. Makyaj...
tamam. Kıyafet... tamam... Yine de hazır hissetmiyordum. Eksiktim sanki.
Her gün farklı bir karakterim. Dün
bir şofördüm, belki yarın bir bakıcı olacaktım... Malum hayatın neler
getireceği belli olmaz. Bazen gerçekten kim olduğumu bilemiyorum. Kafam
karışıyor. Ama bugün kim olduğumu biliyorum. Ben Efsun.
Son kez baktım aynaya . Kızıl
saçlarım yüzümü iyice kapatmıştı. Saçlarımı topladım. 35 yaşında olmama rağmen
daha yaşlı görünüyordum. Yorgun hissediyordum. Gözlüğümü taktım ve dışarı
çıktım. Güneşli bir gündü... Buna rağmen neşeli hissedemiyordum. Eskiden ne
zaman güneş açsa içimde hissederdim enerjisini. Pastaneye uğradım ve simit
aldım. Saat 7 bile olmamıştı, uzun bir gün vardı önümde. Ofis binasına girmek
üzereydim ki birden gözlerim karardı.
Kendime geldiğimde sandalyeme
oturmuş halde buldum kendimi. Bazen hayattan tamamen koptuğumu hissediyorum. O
arada hiçbir şey yaşamıyorum sanki. Kendim için endişeleniyorum; fakat şimdi
bunu düşünecek zamanım yok. Öğlen olacak toplantı için dosyaları düzenlemem
gerekiyordu. Patronum 1 saat içinde gelecekti. Yine acele etmem gerekiyordu ve
ben bu durumdan nefret ediyordum. Telefon çaldı...
-Konan Emlak Merkezi, ben Efsun.
Nasıl yardımcı olabilirim?
-Şirketteki mali hesaplarınızda
hatalar var. Patronunuzla görüşebilir miyim?
-Kendisi 1 saat sonra gelecek. Ben
numaranızı ona iletirim.
-Teşekkürler.
Ben mali işlerden anlamazdım. Zaten
bu konu beni ilgilendirmiyordu. Evrak işlerini halleden, arada gelen
telefonlara bakan bir çalışandım sadece ben. Saate baktım. 9'du. Kendime kahve
almaya gittim. Geri geldiğimde saat 10 olmuştu. Neler oluyordu böyle. Gideli 5
dakika anca olmuştur. Zaman nasıl bu kadar hızlı geçebildi?.. Beynimin bana
oyun oynadığını düşündüm. Bir gün bu durum beni çıldırtacak.
Patronum gelince hemen odasına
gittim ve yaptığım telefon görüşmesinden bahsettim. Adam çok endişeli
görünüyordu. Benden kendisine su getirmemi istedi. Ben odadan çıkar çıkmaz
gözlerim karardı.
Yarın kim olacağımı hatırlamıyorum.
Eğlenmek istiyorum. Dolu dolu yaşamak istiyorum anlarımı. Bugünkü gibi
olmamalı. Bu şekilde bitince eksiliyorum her geçen gün.
Okuduklarım tuhaf gelmişti. Anlayamamıştım. Hem bugün 29 Mayıs evet; ama günlerden Perşembe değil ki. Bu kadının günlüğü müydü bu? Ama hiç burada yazdığı gibi biri değildi arkasından koştuğum bu kadın... Sonunda yetiştim ve durdurdum. Elimde defterini görünce şaşırdı, öfkelendi. Yaşlı bir kadın.. Sayıklayıp duruyordu. Sahne perdesi kapandığında hayatının karardığından bahsediyordu. Perde kapandığı zaman ruhunun öldüğünden bahsediyordu. Gençken her gün farklı biri olduğundan bahsediyordu. Adını sordum... Onu bile hatırlamıyordu. Tarihi sordum... 1997'de olduğumuzu söyledi. Büyük ihtimalle gençken tiyatro oyuncusu olan bu kadın 29 Mayıs 1997'de sahne aldığı bir oyunu yazmıştı defterine. Etrafına bakıyordu. Yolunu kaybetmiş gibiydi. Sonra birden heyecanlandı. Karşıdan bir adam geliyordu telaş içinde. Galiba eşiydi. Yine evden kaçıp gittiği için kadına kızdı. Adam kolundan tutup onu eve doğru götürürken kadın arkasına dönüp elimdeki deftere baktı. O gün... 29 Mayıs 2015'te o defterle birlikte birçok benliğini bende bıraktı kadın. Her gün okuduğum o benlikler bende yeni bir ben yarattı.
İrem'ciğim ne güzel yazmışsın, bayıldım, çok heyecanlı, bunu bir roman haline getirmelisin. Harika bir film de olur. Devam...devam....:)
YanıtlaSiloooo çok iyiydi bu valla. çok iyi bir kurgu. kadında unutkanlık hastalığı başlamış demekki. hergün bir karaktere giriyosa oyuncudur ne güzel ne şanslı biriymiş. :)
YanıtlaSilEvet, zor durumlar ama.
SilTeşekkür ederim :)